4 Ekim 2012 Perşembe

OLMAYACAĞIZ


Bu filmi daha önce gördük.

Kitle imha silahları var diyerek Irak’ı işgal ettiler, Saddam’ı idam ettiler. Irak halkına kırım ve kıyım uyguladılar. İşkenceler, tecavüzler, cinayetler üstü kapatılamayacak hale gelince de üç tane askeri uluslararası tepkileri sindirmek için sözde cezalandırdılar.

Sonra sıra Tunus’a, Mısır’a, Libya’ya geldi. Libya’nın bahanesi Kaddafi’nin halkına soykırım uyguladığı yalanı oldu. Irak’ta olduğu gibi Coniler, Tommieler telef olmasın diye bu kez Libya halkı, NATO hava güçleri ve paranın gücü kullanıldı.

Halkı tarafından linç edilen Muammer Kaddafi isyancılara destek veren batıya sürekli olarak isyancıların el-Kaide ile bağlantılı olduklarını söylüyordu. Libya’da kemikleşmiş İslamcıların büyük bölümü Afgan Arap gücünün bir parçası olarak Usame Bin Ladin’in akıl hocası Abdullah Azzam’ın yönettiği Mekteb el-Hidamat (Afgan Hizmetleri Bürosu) aracılığıyla savaşa katıldı. 1980’lerin sonunda Afganistan’daki Araplar evlerine döndüler. Cezayir’de bir araya gelen kemikleşmiş savaşçılar İslami Selamet Cephesini (FIS) kurdular. Cezayir’de başlayan silahlı mücadelelerini Tunus, Libya ve Suriye’ye taşıdılar. 1980’lerin sonundan ölene kadar yineledi Kaddafi: Bu isyan halk hareketi değil İslamcı terör örgütlerinin planlı kalkışmasıdır diye. Herkes kulağını tıkadı. Şimdi Beşar Esad yırtınıyor gene kimse dinlemiyor.

Kaddafi’nin uyarılarına kulaklarını tıkayan batı emperyalleri ve onların kuklaları bir de yalan uydurdular: Kaddafi Libya’da soykırım yapıyor. Bu iddialara göre Ez Zaviye, Mısrata ve Trablus’ta onbin ölü ve ellibin yaralı vardı. Bu haber dünyaya iki kanaldan yayıldı. Birincisi Kaddafi tarafından atanıp saf değiştiren Libyalı diplomatlar, ikincisi de Middle East Broadcasting Center (MEBC) adlı Suudi şirketinin ve Lübnanlı batı yanlısı Hariri Grubunun sahibi olduğu Dubai merkezli el-Arabiye ajansı.

Uluslararası ve bağımsız kuruluşlar ya hiç araştırma yapmadılar ya da uzun bir üreyi kapsayan rakamlar açıkladılar. Üstelik bu rakamlar yalnız Kaddafi yanlısı Libya ordusunun değil fakat aynı zamanda isyancıların ve NATO güçlerinin neden olduğu ölüm ve yaralanmaları da kapsıyordu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch-HRW) 10 Nisan 2011’de bir rapor yayımladı. Bu raporun temel kaynağı Mısrata Hastanesinden Doktor Muhammet el-Fortia idi ve HRW’nin ulaşabildiği en yüksek rakamları içeriyordu. Rapora göre dörtyüzbin nüfuslu Mısrata kentinde yaşanan çatışmalarda 257 kişi ölmüş ve 949 kişi de yaralanmıştı. Ölenlerin yalnızca 22’si kadındı (% 8). Ölçüsüz ve ayrım yapılmadan tüm halka saldırılmış olsaydı, bu saldırının hedefi soykırım/kıyım olsaydı bu oran çok daha yüksek olurdu.

Arap baharı olarak adlandırılan süreçte yalnızca Tunus, Libya, Mısır ve Suriye’de ayaklanmalar olmadı. Aynı zaman dilimi içinde Yemen ve Bahreyn’de de ayaklanmalar oldu. Hem de Mağriplilerle aynı talepleri dile getiriyorlardı. Yemen ve Bahreyn ayaklanmaları demokrat batı emperyalleri tarafından desteklenmediği gibi kukla medya tarafından da görmezden gelindi. Nedeni çok açık: Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’te batının tesis ettiği ve desteklediği istikrara zarar gelmemesi, yoksa Yemen’de de Bahreyn’de de petrol vardı.

Şimdi sıra Suriye’de.

Irak işgalinin kesin olmayan rakamsal sonuçları şöyle: Savaşın başından bu yana Irak'ta 4 bin 486 Amerikan, 179 İngiliz, diğer koalisyon güçlerine ait 139 olmak üzere toplam 4 bin 804 asker öldü. 32 bin askerin yaralandığı savaşın ABD'ye maliyeti ise 1 trilyon doları aştı.
Savaşta ölenlerin sayısı: Opinion Research Business'e göre Mar 2003-Ağustos 2007 arasında ölen sivillerin sayısı 1 milyon 33 Bin kişi.
Çatışma dışı yaralanan yabancı güçlerin sayısı: 51.139, bunların 47 bin 541'i ABD'li.
Ölen Irak güvenlik görevlisi: 16.623
Yaralanan Irak güvenlik görevlisi: 40.000
Savaş sırasında ölen direnişçilerin sayısı: 26.405
Ölen özel güvenlikçi sayısı: 1.764, yaralanan özel güvenlikçi 59 bin 465
Yetim kalan Iraklı çocukların sayısı: 5 Milyon
Libya’da ise bir tek Amerikalının burnu bile kanamadı. Libya’da maşa olarak iç güçleri kullandılar. Suriye’de ise Türk Ordusunu kullanmayı planlıyorlar.
Biz bu filmi daha önce gördük. Birileri başrol alacağını düşünerek Suriye’ye saldırmaya gönüllü ama biz bu filmde figüran olmayı dahi reddediyoruz.