Zerdüştlük
Çalışmaları Avrupa Merkezi Direktörü Dr. Khisra KHAZAİ diyor ki “Dini bir
rejime karşı sosyalizmle, kapitalizmle ya da liberalizmle başa çıkamazsınız.
Çünkü İslami rejim içindeki unsurlara karşı, demokratik bir tartışmaya açık
olmamalarından ötürü siyasi araçlarla savaşmanız mümkün değildir.”
Ilımlı İslam kavramı ile ilk kez ABD eski Savunma Bakan Yardımcısı Paul
Wolfowitz’in, 2002 yılı Temmuz ayında TESEV de yaptığı bir konuşmada
ettiği laflarla ve ABD eski başkanı George W. Bush Jr. (oğul Bush) ile
tanıştık. Hazret diyordu ki “Terörizme karşı savaşı kazanmak için, daha
barışçıl bir dünya yaratmak için İslam dünyasındaki yüz milyonlarca ılımlı ve
hoşgörülü insana ulaşmalıyız. Özgürlüğün ve serbest girişimin nimetlerinden
faydalanmak isteyen insanlara hitap etmeliyiz. Türkiye, bu değerlerin, modern
demokratik kurumların inşası için, dini inançların feda edilmesi gerekmeyen
modern toplum ile uyumlu olduğunu gösteren iyi bir örnek sunmaktadır.”
Ilımlı İslam hakkında kim ne görüş belirtmiş, kim neler yazmış diye
bakmak için internetteki arama motoruna “ılımlı İslam” yazıp tıkladığımda,
sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=ılımlı+İslam adresinde bir görüş dikkatimi
çekiyor: neyzen takma adını kullanan
yazar “İslam dininin şeriat gibi bir
mefhumu bulundukça mevhum kalacak terim” olarak tanımlıyor “ılımlı İslamı”.
Birden Gölcük Adliyesinde tanık olduğum bir sohbet geliyor aklıma.
Meslektaşlarımdan biri Hıristiyanlık diye bir dinin olamayacağını çünkü şeriatı
olmadığını söylüyordu. Şeriatın olmaması, görece ılımlı bir yapıya sahip
olması, özellikle reform hareketlerinden sonra serbesti kazanması nedeniyle
Hıristiyanlığın bir din olmadığının kabul edilmesi, ılımlı İslam denen mefhumun gerçekten mevhum kalması demek olacaktır.
Ilımlı İslam oğul Bush’un bir gafı gibi
görünse de aslında kökü daha derinlerde bir projenin ürünüdür. 1990 yılında
Graham Fuller adlı, eski bir CIA İstihbarat Daire Başkanı, üstüne çok
vazifeymiş gibi, “Türkiye yüzünü Batı’ya değil, Doğu’ya çevirmelidir. İslami
yaşamı terk etmek Türkiye’yi bunalımlara sürüklemiştir” savını ileri sürmüştür.
Sovyetler Birliği dağılıp Dünya tek kutuplu,
tek derebeyinin egemenliği altında küçük bir köye dönüşünce Amerikalı derin
feylesoflar kuramlar üretmeye başladılar.
Francis Fukuyama kalktı tarihin sonu
gelmiştir dedi. İleri sürdüğü teze göre Sovyetler Birliğinin çöküşü ile
insanlık, tarihin ideolojik evriminin sonuna gelmiştir ve liberal demokrasi son
ve değişmeyecek bir yönetim biçimidir. Samuel Huntington da Fukuyama’nın tezine
koşut ve onu destekleyici bir tez ortaya attı. Huntington’a göre Batı’nın yeni
ve uzlaşmaz düşmanı İslam dünyasıdır.
Gerek Fukuyama, gerekse Huntington elbette
birer kahin değiller. Hatta bu adamlar için bağımsız düşünür bile denemez. ABD
emperyalizminin, vahşi kapitalizmin, Yeni Dünya Düzeninin paralı askerleri,
tetikçileri tanımı bu derin feylesoflar açısından en doğru tanımlama olacaktır.
Nerdeeeen
nereye…
2002 yılında ılımlı İslam referansıyla iktidara getirdikleri anlayış
bakın ne kadar muktedir oldu. Ne kadar ileri bir demokrasi kurdu. Anlatmaya
sözcükler yetmez. İleri demokraasinin son örneği bu hafta yaşandı ve yaşanmaya
da devam ediyor.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bir yurt gezisine çıkıyor ve gideceği
ilin valisi buyuruyor: 29.11.2013-02.12.2013 tarihleri dahil olmak üzere
belirtilen günler arasında il genelinde (ilçeler dahil) yapılmak istenen her
türlü toplantı ve gösteri yürüyüşleri, basın açıklamaları, çadır kurma, stant
açma ve benzeri türdeki tüm etkinliklerle belirtilen amaçlar doğrultusunda
yapılacak toplu seyahatler milli güvenlik, kamu düzeni, kamu esenliğinin
sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacıyla yasaklanmıştır.”
Eskiden olsa bu yaklaşım ve yasaklar “Anayasayı tağyir, tebdil ve ilgaya cebren teşebbüs” olarak
değerlendirilir ve idam cezasıyla yargılanırdı. Gördünüz mü ne kadar demokrat
bir ülkeyiz. Devletin valisi Anayasayı açıkça çiğniyor ve kimse sesini bile
çıkarmıyor.
Okuyucularım anımsayacaktır gazetemizin 10 Haziran tarihli sayısında
BOP ve Yeni Osmanlıcılık akımından söz etmiştim. İşte o BOP’u yaşama
geçirebilmek için bu coğrafyada istikrarlı ve totaliter bir yönetim kurulmalı.
Bu yönetim de 2002’den bu ana iktidarda olan ileri demokrat bir anlayışla
mümkün olacaktır. Bu nedenle başbakan Yeni Osmanlı sultanı gibi, valiler(i) de
sancak beyleri gibi davranıyor.
Ne diyelim hayırlı olsun ve
Çok Yaşa sultan 1. Teyup…
İşlerimin yoğunluğu ve epeydir ihmal ettiğim iki kitap çalışmam
nedeniyle bir süre yazılarıma ara vereceğim. Sizlerle olmak çok keyifliydi.
Umarım siz de benim kadar keyif almışsınızdır yazılarımı okurken. Görüşmek
üzere…
Hoşçakalın, dostça kalın, sevgiyle kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder