Bu
hafta bir başbakanın yaptıklarını yazacaktım.
Vatandaşına
“lan”,
çiftçiye
“ananı da al git”
dolandırılan
gurbetçisine “ bana mı sordun paranı verirken”
terörle
mücadele ederken şehit düşen askeri için “askerlik yan gelip yatma yeri değildir”,
göçük
altında kalan madencisine “onların ki güzel ölüm”
yaralı
göstericiye “kadın mı kız mı belli değil”
kendisini
protesto edenlere “üç beş çapulcu” diyen bir başbakanın yaptıklarını…
Öyle
bir başbakan ki, polis orantısız şiddet kullandığında, yurttaşın canını
aldığında polise teşekkür eden ve ellerine sağlık diyen bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, ülkesinde bir bombalama eyleminde resmi olarak 64 gayrı resmi
kaynaklara göre iki yüzden fazla yurttaşı öldüğünde taziyeden önce ABD’ye gidip
direktif alan bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, ülkesinin gördüğü en büyük protesto eylemleri başladığında
Fas’a gidip ticaret bağlantıları kurmaya çalışan bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, “komşularla sıfır sorun” diye yola çıkıp, bütün komşularıyla
kavga eden bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, sıfır noktasında terörü üstelik bir de teröre sıfır tolerans
derken doksan yıllık cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir noktaya çıkaran bir
başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, terör örgütüyle görüşen şerefsizdir dedikten sonra, haberalma
örgütü başına terör örgütü lideriyle görüşme ve pazarlık emri veren bir
başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, ulus tarihinin en büyük ihanet projesine eş başkan olmakla
övünen, “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, ileri demokrat olduğunu söyleyip halkıyla arasına bin 500
koruma sokan bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, kendi ülkesinde yaşanan protestolara kulak vermeyip, üç gün
önce kardeşim dediği ve diktatör ilan ettiği bir lidere “halkın sesini dinlemelisin”
diyen bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, el sıkıştığı, sarıldığı, dostu hatta kardeşi olduğunu
söylediği her liderin öldürüldüğü bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, elin işgalci orduları için dua ederken kendi askerini
zındanlara attıran bir başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, demokrasiyi şeriata giden yolda bir tramvay olarak gören bir
başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, hakkındaki yolsuzluk dosyasını sumen altı ettiren bir
başbakan…
Öyle
bir başbakan ki, her şeyi yalnızca kendisinin bildiği iddia edecek kadar
megaloman bir başbakan…
Ama
çevrede öyle bir başbakan olmadığı için yazacak bir şey de bulamadım. Yani bu
yazı aslında yazılmadı. Bu yazılmamış bir yazı.
Onun
yerine size bir fıkra anlatayım ben, daha doğrusu bir soru sorayım;
Soru:
Dünyanın en büyük megalomanı kimdir?
El-cevap:
Haliç’te sırt üstü yüzerken köprü açık mı diye düşünen karasinek…
Sevgiyle…
Yetmez ama "EVET" diyenlerin başbakanından bahsediyorsunuz.
YanıtlaSil