24 Haziran 2013 Pazartesi

Görev Sorumluluk Yemin... Edremit 10haber Gazetesinde 17.06.2013 tarihli yazım



Türk Dil Kurumu sözlüğü
görev sözcüğünü yedi farklı şekilde tanımlıyor.
1. isim Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
2. İşlev
3. Resmî iş, vazife
4. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı iş, misyon
5. dil bilgisi Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
6. fizyoloji Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
7. matematik Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
sorumluluk sözcüğünün tek anlamı var
Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet
yemin ise iki anlama sahip
1. Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin, kasem
2. Kendi kendine söz verme, ahit
Köşe yazmayı bırakıp sözlük yazarlığına soyunduğumu düşünmeyin sakın. Bağlantıyı açıklayacağım şimdi.
Önce avukatlara saldırdılar. Çağlayan Adliye Sarayında ki Avrupa’nın en büyük adliye binası olur, polis tarafından darp edilerek gözaltına alındılar. Suçları Taksim Gezi Parkında yaşanan insan hakları ihlallerine ve hukuka aykırılıklara karşı çıkmaktı. Yani görevlerini yapıyorlardı.
Arkasından sıra hekimlere geldi. Gezi Parkı direnişi sırasında yaralılara müdahale eden, derme çatma revirlerde gönüllü olarak çalışan, yaşam kurtarmaya uğraşan, yaralıları tedavi eden hekimlere… Kısaca görevlerini yapan hekimlere soruşturma açıldı.
Avukatlar ve hekimler mesleğe başlarken yemin ederler. Avukatlar; "hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim." şeklinde yemin etmeden avukatlık ruhsatını alamaz, cübbe giyemez ve mesleğini yapamaz. Hekimler daha evrensel bir yemin ederler. Binlerce yıl önce bu coğrafyada yaşamış Hipokrat’ın koymuş olduğu evrensel değerler ve kurallar geçer bu yeminde ve Hipokrat Yemini olarak adlandırılmıştır. Bu yeminin bir bölümü şöyledir: Din, Milliyet, Irk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime, İnsan hayatına kesinlikle saygı göstereceğime, baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve yasalarına karşı kullanmayacağıma, açıkça, özgürce ve namusum üzerine ant içerim.
Yemin kutsaldır, uyulması gerekir. Bu yeminler ve yasaların kendilerine verdiği görevleri yaptıkları için öncelikle bu iki meslek grubuna yönelik öfkeyi anlamak mümkün değil. Bu durum hükümetin başının kişisel tahammülsüzlüğünü göstermektedir. Oysa zırhlı makam otosunda geçirdiği krizden sonra yaşamını kurtaran tahammül edemediği hekimlerdi. Soruşturma açtırdığı hekimlerle aynı yemini etmişlerdi. Şundan kesinlikle eminim ki aynı hekimler hiç düşünmeden yardımına koşardı beyefendinin. Kuvvetle muhtemeldir ki çevresindeki hekimler içinde politikalarını onaylamayan hekimler de vardır. Bu durum beyefendinin sağlığına azami özeni göstermelerini engellemez çünkü onlar hastalarını isim, cinsiyet, din, milliyet, ırk, siyasi eğilim, toplumsal sınıf ayrımı yapmadan korur ve gözetirler.
Savunma kutsal ve dokunulmazdır, herkesin hukuka aykırılıklara karşı savunmaya ihtiyacı vardır. Bunu en iyi bilenlerden biridir hükümetin başındaki. Yalnızca bir şiir okuduğu için hapis yatmıştı, anımsarsınız. O zaman avukatlar savundu onu, savcılığın, devletin ayıbına karşı. Gene kesinlikle eminim ki bu yolda yürümeye devam ederse avukatlara yeniden ihtiyaç duyacaktır. Hatta yürürlükteki yasalarımıza göre savunma hizmetinden bedelsiz bile yararlanabilecektir.
Üç haftayı buldu yurt çapındaki direniş. Hükümet, devlet olanaklarını yurttaşlarını ezmek, direnci kırmak için hovardaca ve hoyratça kullanıyor. Hükümetin başındaki “Buna sertlik diyorsanız kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez” dedi. Sağlıklı bir ruh halini göstermiyor davranış ve sözleri. Nitekim nöropsikoloji uzmanı Ian Robertson, uzun dönem iktidarda kalan liderlerin beyinlerinde oluşan farklılıkları analiz etti ve hükümetin başına "on yıl hastalığı” tanısını koydu. Robertson konusunda uzmandır ve haklı olabilir ama bence İTEH var Erdoğan’da: İktidarın Tahammül Eksikliği Hastalığı. Başka türlü açıklanamaz.
* * *
Haftada bir yazmanın kötü tarafı gündemi izleyememek… Sıcak gündemi izlemek isterken geride bıraktığımız haftayı unutmak… Cuma günü dördüncü ölüm haberi geldi. Ankara’daki gösteriler sırasında polis tarafından doğrudan atışla başından vurulan Ethem Sarısülük hayatını kaybetti. Sarısülük’ü vuran polis memuru teşhis edildiği halde Ankara Emniyeti kimliğini savcılığa bildirmemekte ısrar ediyor. Vatan gazetesinde yayınlanan habere göre de polis memuru kendisini savcılığa teslim etmeleri halinde yasadışı emirleri veren amirlerini teşhir etmekle tehdit ediyor Emniyet Müdürlüğünü. İki ucu diye başlayan bir atasözümüz var anımsadınız mı?
* * *
Bugün 17 Haziran… 15-16 Haziran 1970’de yaşanan, Türkiye’nin tanık olduğu en büyük işçi hareketinin 44. yıldönümü. O direniş amacına ulaşmıştı bu direniş de amacına ulaşacak.
Sevgiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder