Türk
Dil Kurumu sözlüğü
görev sözcüğünü yedi
farklı şekilde tanımlıyor.
1. isim Bir
nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
2. İşlev
3. Resmî iş,
vazife
4. Bir kimseye
veya bir kurula verilen özel amaçlı iş, misyon
5. dil bilgisi
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine
getirdiği iş
6. fizyoloji Bir
organ veya hücrenin yaptığı iş
7. matematik Bir
değerin başka değerlerle olan ilişkisi
sorumluluk sözcüğünün tek anlamı var
Kişinin kendi
davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını
üstlenmesi, sorum, mesuliyet
yemin ise iki anlama sahip
1. Tanrı'yı veya
kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama,
yemin, kasem
2. Kendi kendine
söz verme, ahit
Köşe yazmayı bırakıp sözlük yazarlığına
soyunduğumu düşünmeyin sakın. Bağlantıyı açıklayacağım şimdi.
Önce avukatlara saldırdılar. Çağlayan
Adliye Sarayında ki Avrupa’nın en büyük adliye binası olur, polis tarafından
darp edilerek gözaltına alındılar. Suçları Taksim Gezi Parkında yaşanan insan
hakları ihlallerine ve hukuka aykırılıklara karşı çıkmaktı. Yani görevlerini
yapıyorlardı.
Arkasından sıra hekimlere geldi. Gezi
Parkı direnişi sırasında yaralılara müdahale eden, derme çatma revirlerde
gönüllü olarak çalışan, yaşam kurtarmaya uğraşan, yaralıları tedavi eden hekimlere…
Kısaca görevlerini yapan hekimlere soruşturma açıldı.
Avukatlar ve hekimler mesleğe başlarken
yemin ederler. Avukatlar; "hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına
uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim." şeklinde
yemin etmeden avukatlık ruhsatını alamaz, cübbe giyemez ve mesleğini yapamaz. Hekimler
daha evrensel bir yemin ederler. Binlerce yıl önce bu coğrafyada yaşamış
Hipokrat’ın koymuş olduğu evrensel değerler ve kurallar geçer bu yeminde ve
Hipokrat Yemini olarak adlandırılmıştır. Bu yeminin bir bölümü şöyledir: Din,
Milliyet, Irk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle
hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime, İnsan hayatına kesinlikle saygı
göstereceğime, baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve
yasalarına karşı kullanmayacağıma, açıkça, özgürce ve namusum üzerine ant
içerim.
Yemin kutsaldır, uyulması gerekir. Bu
yeminler ve yasaların kendilerine verdiği görevleri yaptıkları için öncelikle
bu iki meslek grubuna yönelik öfkeyi anlamak mümkün değil. Bu durum hükümetin
başının kişisel tahammülsüzlüğünü göstermektedir. Oysa zırhlı makam otosunda
geçirdiği krizden sonra yaşamını kurtaran tahammül edemediği hekimlerdi. Soruşturma
açtırdığı hekimlerle aynı yemini etmişlerdi. Şundan kesinlikle eminim ki aynı
hekimler hiç düşünmeden yardımına koşardı beyefendinin. Kuvvetle muhtemeldir ki
çevresindeki hekimler içinde politikalarını onaylamayan hekimler de vardır. Bu
durum beyefendinin sağlığına azami özeni göstermelerini engellemez çünkü onlar
hastalarını isim, cinsiyet, din, milliyet, ırk, siyasi eğilim, toplumsal sınıf
ayrımı yapmadan korur ve gözetirler.
Savunma kutsal ve dokunulmazdır,
herkesin hukuka aykırılıklara karşı savunmaya ihtiyacı vardır. Bunu en iyi
bilenlerden biridir hükümetin başındaki. Yalnızca bir şiir okuduğu için hapis
yatmıştı, anımsarsınız. O zaman avukatlar savundu onu, savcılığın, devletin
ayıbına karşı. Gene kesinlikle eminim ki bu yolda yürümeye devam ederse
avukatlara yeniden ihtiyaç duyacaktır. Hatta yürürlükteki yasalarımıza göre
savunma hizmetinden bedelsiz bile yararlanabilecektir.
Üç haftayı buldu yurt çapındaki direniş.
Hükümet, devlet olanaklarını yurttaşlarını ezmek, direnci kırmak için hovardaca
ve hoyratça kullanıyor. Hükümetin başındaki “Buna sertlik diyorsanız kusura
bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez” dedi. Sağlıklı bir ruh halini göstermiyor
davranış ve sözleri. Nitekim nöropsikoloji uzmanı Ian Robertson, uzun dönem
iktidarda kalan liderlerin beyinlerinde oluşan farklılıkları analiz etti ve hükümetin
başına "on yıl hastalığı” tanısını koydu. Robertson konusunda uzmandır ve
haklı olabilir ama bence İTEH var Erdoğan’da: İktidarın Tahammül Eksikliği
Hastalığı. Başka türlü açıklanamaz.
* * *
Haftada bir yazmanın kötü tarafı gündemi
izleyememek… Sıcak gündemi izlemek isterken geride bıraktığımız haftayı
unutmak… Cuma günü dördüncü ölüm haberi geldi. Ankara’daki gösteriler sırasında
polis tarafından doğrudan atışla başından vurulan Ethem Sarısülük hayatını
kaybetti. Sarısülük’ü vuran polis memuru teşhis edildiği halde Ankara Emniyeti
kimliğini savcılığa bildirmemekte ısrar ediyor. Vatan gazetesinde yayınlanan
habere göre de polis memuru kendisini savcılığa teslim etmeleri halinde
yasadışı emirleri veren amirlerini teşhir etmekle tehdit ediyor Emniyet
Müdürlüğünü. İki ucu diye başlayan bir atasözümüz var anımsadınız mı?
* * *
Bugün 17 Haziran… 15-16 Haziran 1970’de
yaşanan, Türkiye’nin tanık olduğu en büyük işçi hareketinin 44. yıldönümü. O
direniş amacına ulaşmıştı bu direniş de amacına ulaşacak.
Sevgiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder