AKP iktidarı kendini parçaladı
ama önce müttefikler (İngiltere, Fransa), sonra Rusya en sonunda da Sam Amca
Suriye’ye askeri müdahaleden vazgeçince bizim Büyük Usta eşekten düşmüş karpuza
döndü.
Ne diyordu hükümet;
“Esad’ın iki aylık ömrü kaldı…
Halkının sesini dinle ey Esad…
Halkına kurşun sıkan, tanklarla toplarla şehirlere baskınlar
düzenleyen, sivilleri öldüren bir yönetim…
Kendi halkına zulmeden iktidar, meşruiyetini yitirmiştir…
Sınırlı bir müdahale bizi tatmin etmez. Kosova'daki gibi olmalı…
Neticesi ölüm olan bir silah kullanımında kimyasal silah
kullanıldığında suç, diğer silahlar kullanıldığında suç değil mi? Tankla topla
öldürülürse veya uçakla öldürülürse o bunların arasına girmez. İnsaf be! Bunu
anlamak güç… Ölüm ölümdür. Kullanılan silah ne olursa olsun. Bunla da onla da
öldürülüyorsa hepsini aynı kategoride değerlendirmeliyiz. Bu rejimin bunun
hesabını vermesi gerekir. Böyle bir cambazlık olur mu?
Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Zulüm ile abat, zulüm ile payidar
olunmaz. Mazlumun ahı, er ya da geç mutlaka çıkar. Irak, Libya, Mısır'da
mazlumun ahı çıktı, hiç şüpheniz olmasın Suriye'de de mazlumun ahı çıkar…”
Müdahale kararı rafa kalkınca bu
kez ağız değiştirdiler. Düşişleri bakanı Mister Davutoğlu Suriye’ye müdahalenin
şart olduğunu söylüyordu, “Biz hiçbir zaman savaştan yana olmadık” demeye
başladı. Suriye’ye kapsamlı ve kalıcı bir askeri müdahalenin savaş anlamına
geldiğinden haberi yokmuş gibi…
Gözyaşlarıyla ünlü başbakan
yardımcımız kalktı “Maalesef müdahale olanağı kalmamıştır” dedi. Maalesef ne yazık
ki anlamında Arapça bir sözcük… Arap özentisi birinin ağzından bir tane bile
Arap öldüremeyeceğimizi anlatan bir söz…
Baş müzakereci devlet bakamayanı
ise “Gezi’de ölenler devede kulak” diyerek su kaçırma konusunda ulaşılmaz bir
performans sergiledi. Bir arkadaşımın söylediği gibi “Ben anlatırım da kimse
inanmaz”. Neyse ki baş müzakereci bu sözü bir televizyon yayınında etti de
milyonlar duydu.
Bu neyin kini Usta? Bu neyin
öfkesi? Şu söylediklerine bir bak… Ardından önce kendi kapını süpür sonra
elalemin pisliğini temizlemeye yelten.
Bu neyin öfkesi Usta? Kime bu
kin? Gezi ruhuyla başlayan direnişte ölenlerin sayısı 13 Eylül günü gazdan
kaynaklı kalp krizinden ölen Serdar Kadakal ile dokuza çıktı. Hepsi SENİN de
yurttaşın. Hangi birine baş sağlığı diledin? Hangi birinin ailesi ile
ilgilendin? Biliyoruz ki sana göre yalnız onlar değil, sana karşı olan, seni
protesto eden herkes ölümü hak ediyor. Elinden gelse hepimizin köküne kibrit
suyu…
Biz cinayeti gördük Usta ve
katili de tanıyoruz. Ve biz bu cinayetin hesabını mahşere bırakmayacağız.
Elinden kan damlayanların rahat uyumasına, ellerini kollarını sallaya sallaya
dolaşmasına göz yummayacağız.
Anaların ahlarının kulaklarından,
ölenlerin yüzlerinin gözlerinden silinmesine izin vermeyeceğiz.
Biz cinayeti de gördük, katili de
tanıyoruz… Ellerimiz her an yakalarında olacak katillerin. Bir nefes bile
alamayacaklar huzur içinde.
Bu kinin de, bu öfkenin de, bu
cinayetlerin de, bu sömürünün de, bu ihanetin de hesabını soracağız elbet.
Usta söylediklerini bir daha oku,
dön bir daha oku. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.
Sevgiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder