18 Eylül 2013 Çarşamba

Devede Kulak…Edremit 10Haber gazetesindeki 18.09.2013 tarihli yazım



AKP iktidarı kendini parçaladı ama önce müttefikler (İngiltere, Fransa), sonra Rusya en sonunda da Sam Amca Suriye’ye askeri müdahaleden vazgeçince bizim Büyük Usta eşekten düşmüş karpuza döndü.
Ne diyordu hükümet;
“Esad’ın iki aylık ömrü kaldı…
Halkının sesini dinle ey Esad…
Halkına kurşun sıkan, tanklarla toplarla şehirlere baskınlar düzenleyen, sivilleri öldüren bir yönetim…
Kendi halkına zulmeden iktidar, meşruiyetini yitirmiştir…
Sınırlı bir müdahale bizi tatmin etmez. Kosova'daki gibi olmalı…
Neticesi ölüm olan bir silah kullanımında kimyasal silah kullanıldığında suç, diğer silahlar kullanıldığında suç değil mi? Tankla topla öldürülürse veya uçakla öldürülürse o bunların arasına girmez. İnsaf be! Bunu anlamak güç… Ölüm ölümdür. Kullanılan silah ne olursa olsun. Bunla da onla da öldürülüyorsa hepsini aynı kategoride değerlendirmeliyiz. Bu rejimin bunun hesabını vermesi gerekir. Böyle bir cambazlık olur mu?
Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Zulüm ile abat, zulüm ile payidar olunmaz. Mazlumun ahı, er ya da geç mutlaka çıkar. Irak, Libya, Mısır'da mazlumun ahı çıktı, hiç şüpheniz olmasın Suriye'de de mazlumun ahı çıkar…”
Müdahale kararı rafa kalkınca bu kez ağız değiştirdiler. Düşişleri bakanı Mister Davutoğlu Suriye’ye müdahalenin şart olduğunu söylüyordu, “Biz hiçbir zaman savaştan yana olmadık” demeye başladı. Suriye’ye kapsamlı ve kalıcı bir askeri müdahalenin savaş anlamına geldiğinden haberi yokmuş gibi…
Gözyaşlarıyla ünlü başbakan yardımcımız kalktı “Maalesef müdahale olanağı kalmamıştır” dedi. Maalesef ne yazık ki anlamında Arapça bir sözcük… Arap özentisi birinin ağzından bir tane bile Arap öldüremeyeceğimizi anlatan bir söz…
Baş müzakereci devlet bakamayanı ise “Gezi’de ölenler devede kulak” diyerek su kaçırma konusunda ulaşılmaz bir performans sergiledi. Bir arkadaşımın söylediği gibi “Ben anlatırım da kimse inanmaz”. Neyse ki baş müzakereci bu sözü bir televizyon yayınında etti de milyonlar duydu.
Bu neyin kini Usta? Bu neyin öfkesi? Şu söylediklerine bir bak… Ardından önce kendi kapını süpür sonra elalemin pisliğini temizlemeye yelten.
Bu neyin öfkesi Usta? Kime bu kin? Gezi ruhuyla başlayan direnişte ölenlerin sayısı 13 Eylül günü gazdan kaynaklı kalp krizinden ölen Serdar Kadakal ile dokuza çıktı. Hepsi SENİN de yurttaşın. Hangi birine baş sağlığı diledin? Hangi birinin ailesi ile ilgilendin? Biliyoruz ki sana göre yalnız onlar değil, sana karşı olan, seni protesto eden herkes ölümü hak ediyor. Elinden gelse hepimizin köküne kibrit suyu…
Biz cinayeti gördük Usta ve katili de tanıyoruz. Ve biz bu cinayetin hesabını mahşere bırakmayacağız. Elinden kan damlayanların rahat uyumasına, ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşmasına göz yummayacağız.
Anaların ahlarının kulaklarından, ölenlerin yüzlerinin gözlerinden silinmesine izin vermeyeceğiz.
Biz cinayeti de gördük, katili de tanıyoruz… Ellerimiz her an yakalarında olacak katillerin. Bir nefes bile alamayacaklar huzur içinde.
Bu kinin de, bu öfkenin de, bu cinayetlerin de, bu sömürünün de, bu ihanetin de hesabını soracağız elbet.
Usta söylediklerini bir daha oku, dön bir daha oku. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.
Sevgiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder