11 Eylül 2013 Çarşamba

Gecikmiş Bir Dokuz Eylül Yazısı



Gündemi yoğun bir haftayı geride bıraktık.
2 Eylül’de Yeni Adli Yıl başladı. Eskisinden hiçbir farkı yok. Sorunların hiçbiri çözülmedi artarak devam ediyorlar.
6 Eylül’de Balıkesir’in, 8 Eylül’de Havran ve Burhaniye’nin kurtuluş günleri kutlandı. Bağımsızlık yolunda çok mücadele veren Edremit Körfezi sakinlerini kıvanca boğan günlerdi.
ODTÜ’ye ruhsatsız ve izinsiz yol yapmak isteyen İ. Melih Gökçek’in girişimi nedeniyle polis ODTÜ’lü öğrencilere saldırdı. Tarihe bir kara leke daha sürüldü.
6-7 Eylül olaylarının yıl dönümüydü. Yüzyıllarca birlikte yaşamış insanların üç beş kışkırtıcı tarafından nasıl düşman edildiklerini anımsadık. Gözlerimiz dolarak, yüzümüz kızararak baktık eski fotoğraflara. Bir gün önce aynı sofrada yemek yedikleri arkadaşlarını, Türklük adına öldürenleri anımsadık. Çocukluk arkadaşlarını mahalleden kovanlarla utandık, kendisine saldıranları, polise vermeyen Lefter’le gururlandık.
Bugün 9 Eylül… İzmir’in kurtuluş, CHP’nin kuruluş günü… Ama en önemlisi Edremit’in kurtuluş günü bugün… Ege’nin, İzmir’in ve Edremit Körfezi’nin Kurtuluş Savaşında ayrı bir yeri, önemi vardır. İşgalciye ilk kurşun İzmir’de sıkılmış, ilk örgütlü direniş Kuva-yı Milliye adıyla Ege bölgesinde başlamıştır.
Edremit 9 Nisan 1919 tarihinde Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. İşgal tam 797 gün sürdü. Özgürlük Kuva-yı Milliye üzerine inşa edilen TBMM Ordusu tarafından 9 Eylül 1922 günü yeniden getirildi Edremit’e.
Edremit Körfezinden kimler kahraman olmadı ki? Pelit Köylü Borazan İsmail Çavuş, Damat Ferit tarafından azledilen Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey -Aznavur kuvvetleri tarafından yakalanıp öldürüldüğü için Şehit Hamdi Bey olarak da anılmaktadır-, Çanakkale’de devleşen ve milli mücadeleye de katılan Havranlı Seyit Onbaşı -Koca Seyit-, Ayvalık’ta konuşlu bulunan tekmil 72. alay ve komutanları Yarbay Kel Ali -Ali Çetinkaya- saymakla bitmez…
İşgalden kurtulmak demek savaştan kurtulmak demek… Silahların susması demek… Kan, gözyaşı, işkence ve ölümden kurtulmak demek… Barış demek, özgürlük demek, huzur demek… Balıkesir’in, Havran’ın, Burhaniye’nin, Edremit’in, Ayvalık’ın düşman işgalinden kurtuluş coşkusunu ve Edremit Körfezi halkının milli mücadeleye katkılarının gururunu yaşadığımız bugünlerde ülkeyi savaşa sokmak isteyenler var başımızda. Bizler “hayatı millet tehlikede değilse savaş cinayettir” diyen Atatürk’ün yolundan gitmeli, emperyalist ülküler uğruna kan dökmeyi, can vermeyi reddetmeliyiz. Yoksa bir gün bir yerlerde filanca şehrin Türk işgalinden kurtuluşu yıl dönümleri yapılır, temsili Türk askerleri süngülenir, bizler de o gün utançtan kafamız önde gezeriz.
Emperyalizme karşı ilk ulusal kurtuluş savaşını veren ve zaferle bitiren bizler emperyalizmin maşası olmayı reddetmeliyiz.
* * *
Öküz Olmak İsteyen Kurbağa…
Geçtiğimiz hafta tanık olduğum bazı olaylar ve bizim Büyük Usta’nın yaptıkları aklıma La Fontaine’in bir masalını getirdi.
“Kurbağa bir öküz görmüş çayırda, o kadar hoşlanmış ki, bayılmış boyuna posuna. Kendisine baksanız, boyu yumurta kadar ama kurbağa bu anlamaz ki, ille de öküze benzeyecek. Öküze bakmış kabarmış, kabardıkça şişmiş. Ikınmış, sıkınmış, gerilmiş. Bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmiş. Esine sormuş:
- Nasıl hanım öküz kadar oldum mu?
Eşi şöyle bir sağdan bakmış, bir de soldan:
- Nerdeee? demiş.
Kurbağa daha bir hırslanmış
- Al öyleyse demiş. Simdi nasılım. Bunu söylemiş ya, iyice şişmiş. Hanım gülmüş :
- Vazgeç bu sevdadan demiş.
Bizimki iyice hiddetlenmiş.
-Sen dur hele bakalım demiş. Şişmiş, bir daha, biraz daha. Biraz daha şişmiş. Derken çat diye çatlamış.
İşte böyle çocuklar, dünya böyle sersemlerle dolu: Her bakkal illa han hamam yaptıracak, her küçük çobanın uşakları olacak, herkes kendinde olmayana böyle hayran hayran bakacak. Ondan sonrada çat diye çatlayacak.”
Balonu ne kadar şişirirseniz patladığında o kadar çok ses çıkarır. Bilmem anlatabildim mi?
Sevgiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder