Gündemi yoğun bir haftayı geride
bıraktık.
2 Eylül’de Yeni Adli Yıl başladı.
Eskisinden hiçbir farkı yok. Sorunların hiçbiri çözülmedi artarak devam
ediyorlar.
6 Eylül’de Balıkesir’in, 8
Eylül’de Havran ve Burhaniye’nin kurtuluş günleri kutlandı. Bağımsızlık yolunda
çok mücadele veren Edremit Körfezi sakinlerini kıvanca boğan günlerdi.
ODTÜ’ye ruhsatsız ve izinsiz yol
yapmak isteyen İ. Melih Gökçek’in girişimi nedeniyle polis ODTÜ’lü öğrencilere
saldırdı. Tarihe bir kara leke daha sürüldü.
6-7 Eylül olaylarının yıl
dönümüydü. Yüzyıllarca birlikte yaşamış insanların üç beş kışkırtıcı tarafından
nasıl düşman edildiklerini anımsadık. Gözlerimiz dolarak, yüzümüz kızararak
baktık eski fotoğraflara. Bir gün önce aynı sofrada yemek yedikleri arkadaşlarını,
Türklük adına öldürenleri anımsadık. Çocukluk arkadaşlarını mahalleden
kovanlarla utandık, kendisine saldıranları, polise vermeyen Lefter’le
gururlandık.
Bugün 9 Eylül… İzmir’in kurtuluş,
CHP’nin kuruluş günü… Ama en önemlisi Edremit’in kurtuluş günü bugün… Ege’nin,
İzmir’in ve Edremit Körfezi’nin Kurtuluş Savaşında ayrı bir yeri, önemi vardır.
İşgalciye ilk kurşun İzmir’de sıkılmış, ilk örgütlü direniş Kuva-yı Milliye
adıyla Ege bölgesinde başlamıştır.
Edremit 9 Nisan 1919 tarihinde
Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. İşgal tam 797 gün sürdü. Özgürlük
Kuva-yı Milliye üzerine inşa edilen TBMM Ordusu tarafından 9 Eylül 1922 günü
yeniden getirildi Edremit’e.
Edremit Körfezinden kimler
kahraman olmadı ki? Pelit Köylü Borazan İsmail Çavuş, Damat Ferit tarafından
azledilen Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey -Aznavur kuvvetleri tarafından
yakalanıp öldürüldüğü için Şehit Hamdi Bey olarak da anılmaktadır-,
Çanakkale’de devleşen ve milli mücadeleye de katılan Havranlı Seyit Onbaşı
-Koca Seyit-, Ayvalık’ta konuşlu bulunan tekmil 72. alay ve komutanları Yarbay
Kel Ali -Ali Çetinkaya- saymakla bitmez…
İşgalden kurtulmak demek savaştan
kurtulmak demek… Silahların susması demek… Kan, gözyaşı, işkence ve ölümden
kurtulmak demek… Barış demek, özgürlük demek, huzur demek… Balıkesir’in,
Havran’ın, Burhaniye’nin, Edremit’in, Ayvalık’ın düşman işgalinden kurtuluş
coşkusunu ve Edremit Körfezi halkının milli mücadeleye katkılarının gururunu
yaşadığımız bugünlerde ülkeyi savaşa sokmak isteyenler var başımızda. Bizler “hayatı
millet tehlikede değilse savaş cinayettir” diyen Atatürk’ün yolundan
gitmeli, emperyalist ülküler uğruna kan dökmeyi, can vermeyi reddetmeliyiz.
Yoksa bir gün bir yerlerde filanca şehrin Türk işgalinden kurtuluşu yıl dönümleri
yapılır, temsili Türk askerleri süngülenir, bizler de o gün utançtan kafamız
önde gezeriz.
Emperyalizme karşı ilk ulusal
kurtuluş savaşını veren ve zaferle bitiren bizler emperyalizmin maşası olmayı
reddetmeliyiz.
* * *
Öküz Olmak İsteyen Kurbağa…
Geçtiğimiz hafta tanık olduğum
bazı olaylar ve bizim Büyük Usta’nın yaptıkları aklıma La Fontaine’in bir masalını
getirdi.
“Kurbağa bir öküz
görmüş çayırda, o kadar hoşlanmış ki, bayılmış boyuna posuna. Kendisine
baksanız, boyu yumurta kadar ama kurbağa bu anlamaz ki, ille de öküze
benzeyecek. Öküze bakmış kabarmış, kabardıkça şişmiş. Ikınmış, sıkınmış,
gerilmiş. Bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmiş. Esine sormuş:
- Nasıl hanım öküz
kadar oldum mu?
Eşi şöyle bir
sağdan bakmış, bir de soldan:
- Nerdeee? demiş.
Kurbağa daha bir
hırslanmış
- Al öyleyse
demiş. Simdi nasılım. Bunu söylemiş ya, iyice şişmiş. Hanım gülmüş :
- Vazgeç bu sevdadan demiş.
- Vazgeç bu sevdadan demiş.
Bizimki iyice
hiddetlenmiş.
-Sen dur hele
bakalım demiş. Şişmiş, bir daha, biraz daha. Biraz daha şişmiş. Derken çat diye
çatlamış.
İşte böyle
çocuklar, dünya böyle sersemlerle dolu: Her bakkal illa han hamam yaptıracak,
her küçük çobanın uşakları olacak, herkes kendinde olmayana böyle hayran hayran
bakacak. Ondan sonrada çat diye çatlayacak.”
Balonu ne kadar şişirirseniz
patladığında o kadar çok ses çıkarır. Bilmem anlatabildim mi?
Sevgiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder