6 Mayıs 2017 Cumartesi

Aslında Ne Oldu?

16 Nisan 2017’de yapılan halk oylaması sonucu hala kesin olarak belirlenemedi. Hayır diyenler iktidar partisi başta olmak üzere Evet cephesini hukuka aykırı davranmak ve sonucu çalmakla suçluyor. Evet cephesi ise seçim sonuçlarını kabul etmemekle hatta sonucu gayrimeşru göstermeye çalışmakla suçluyor. Kim haklı? Kimin haklı olduğunu zaman kesin olarak gösterecek. Zamana biraz yardımcı olmak için, tarihin zabıt kâtipliğini yapmak için yaşananları, teknik ayrıntıları da kullanarak bir kez daha gözden geçirelim.

Tartışılan, görünen o ki daha yıllarca tartışılacak olan değişiklik süreci 10 Aralık 2016’da verilen bir kanun teklifi ile başladı. Bu kanun teklifi ile 12 Eylül darbesi sonucu hazırlanan ve 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edilen Anayasa’da çok önemli değişiklikler yapılması hedefleniyordu. Hala bu değişikliklerin ne olduğunu bilmiyorsanız bu yazı size yardımcı olmayacaktır. Değişikliğin neler içerdiğini aylarca yazdık söyledik. Merak eden o yazıları yeniden okur.

Ülkemizde seçimler 298 sayılı SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN hükümleri çerçevesinde yapılır. Bu kanun seçimlerin nasıl yapılacağını, kimlerin seçmen olabileceğini, seçimlerin kimin denetiminde yapılacağını, oyların nasıl kullanılacağını, hangi oyların geçersiz sayılacağını tek tek saymıştır.

298 sayılı kanunun 77/4 maddesine göre Sandık kurulu, and içme, sandığı yerleştirme, kapalı oy verme yerini düzenleme işlerini bitirdikten sonra, hazır bulunanlar önünde, birleşik oy pusulalarını sayar, her birinin üzerine, sandık kurulu mührünü basar, böylece üzerinde sandık kurulunun mührü bulunan birleşik oy pusulalarının sayısını tespit eder. Birleşik oy pusulası kullanılmayan seçimlerde, ilçe seçim kurulu başkanından teslim alınan ve ilçe seçim kurulu başkanlığı mührünü taşıyan özel zarfları sayar, her birinin üzerine sandık kurulu mührünü basar, böylece üzerinde biri ilçe seçim kurulunun, diğeri sandık kurulunun mühürleri bulunan çift mühürlü özel zarfların sayısını tespit eder. Görüldüğü gibi zarfları ve oy pusulalarının sayısını belirlemek ve bunları mühürleyerek kullanıma hazır hale getirmek sandık kurullarının görevidir. Sandık kurulları bir başkan, bir başkan yardımcısı (bunlar devlet memurları arasından seçilir ve memurlar da parti üyesi olamaz) ile siyasi parti temsilcilerinden oluşur. Siyasi parti temsilcilerinin bir görevi de sandık kurulu başkan ve başkan yardımcısının görevlerini 298 sayılı kanuna uygun yapıp yapmadıklarını denetlemektir. Siyasi parti temsilcileri eksiklikleri görerek düzeltilmesini de sağlamakla yükümlüdür.

Oylar ile ilgili tek hüküm bu değil elbette. Bakın kanunun 98/4 maddesi ne diyor: Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır. Ancak, zarfın üzerinde, herhangi bir şekilde leke veya çizik olsa bile, bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığının kesin olarak anlaşılamaması halinde, bu zarflar geçerli sayılır. Buna göre TBMM bir kanunla değişiklik yapmadığı sürece mühürsüz zarflar geçerli kabul edilemez. Hiçbir yargı organı da tersi karar veremez.

Bitmedi. Kanunun 101. maddesi –ki başlığı Geçerli olmayan oy pusulalarıdır- diyor ki;
Aşağıda yazılı;
  1. Sandık kurulunca verilen ve o seçim için düzenlenmiş biçim ve renkte olmayan,
  2. Arkasında “Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu” filigranı bulunmayan,
  3. Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan,
  4. Hiçbir yerine “EVET” mührü basılmamış olan,
  5. Siyasi partilere veya bağımsız adaylara ayrılan alanlardan birden fazlasına “EVET” mührü basılmış olan,
  6. Birden fazla siyasi partiye veya bağımsız adaya ayrılan alana taşmış “EVET” mührü bulunan,
  7. Sandığın ait olduğu seçim çevresinden başka bir seçim çevresi için düzenlenmiş olan,
  8. Bütünlüğü bozulacak şekilde yırtılmış veya koparılmış olan,
  9. Üzerine “EVET” mührü dışında veya “EVET” mührü yerine herhangi bir özel işaret, herhangi bir isim, imza kaşesi, mühür veya parmak izi basılmış olan,
  10. Üzerinde yer alan siyasi partilere veya bağımsız adaylara ait bölümleri belirgin bir şekilde ve özel olarak karalanmış, çizilmiş veya işaretlenmiş olan,
  11. Üzerinde yer alan matbu yazıların ve şekillerin dışında yazılar veya harfler veya sayılar yazılmış veya şekiller çizilmiş olan,
birleşik oy pusulaları geçerli değildir

Bu da emredici bir hükümdür. Kanun hükümleri ikiye ayrılır: Emredici hükümler ve emredici olmayan hükümler. Emredici hükümler, resmi kurumlar da dahil olmak üzere, aksi kararlaştırılamayan hükümlerdir. Başka bir deyişle ne mahkemeler ne başka bir resmi kurum ne de herhangi bir kişi bu hükümlere aykırı bir karar a-l-a-m-a-z. Suç olur. Ayıp olur. Yasaya ve hatta Anayasaya aykırı hareket etmiş olur. Böyle bir karar iptal edilir. Aslında iptal edilmesine gerek yok çünkü öyle bir karar yok. Eskiden böyle işlemlere keenlemyekun denirdi, şimdi yok hükmünde deniyor.

298 sayılı kanun aynı zamanda seçimlerin kimler tarafından nasıl denetleneceğini de düzenler. Seçimler YSK (Yüksek Seçim Kurulu) tarafından denetlenir. YSK seçimlerle ilgili kararlar alır ve itirazları hükme bağlar. YSK, yüksek yargıçlardan oluşan bir kuruldur. Toplam onbir üyesi vardır. Altı yüksek yargıç Yargıtay’dan, beş yüksek yargıç ise Danıştay’dan seçilir. Buraya dikkat lütfen. Onbir Yüksek Yargıç… Yani yasaları, hukuk kurallarını, hukukun temel ilkelerini en iyi bilen, uzman kişiler…

Tüm resmi ve özel gerçek ve tüzel kişiler emredici kurallara uymak zorundadır. Bu kurallara aykırı kararlar alamaz, işlem yapamazlar. Peki, bu uzmanlar ne yaptı? Mühürsüz oylar geçerli sayılacak dedi. Diyebilir mi? Tekrarlayalım: D İ Y E M E Z L E R (nokta) Ama dediler ve Anayasayı ihlal ettiler. Nasıl mı? Anayasanın ikinci maddesi çok açık Türkiye Cumhuriyeti ……. laik, demokratik ve sosyal bir HUKUK DEVLETİDİR. Özü devlet hukuk kurallarına uymak zorundadır. Uymazsa ne olur? İtirazlar yapılır. Sesler yükselir. İtirazlar dikkate alınmaz, seslere kulak tıkanırsa ne olur? Çok bilinen bir atasözümüz var, imam yellenirse cemaat def’i hacet eyler diye. Atalar, nur içinde yatalar. Bugünleri mi gördünüz de ettiniz o lafları.

Bu pilav çok su kaldırır, bu konu daha çok yazı yazdırır.

Sevgiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder