7 Mayıs 2017 Pazar

Boykota Neden Karşıyım ve Neden Hayır Diyeceğim?*

Öncelikle bir durum saptaması yapmak gerekiyor. Sonraki tüm açıklamalar bu saptama üzerinden yapılacak.
Seçimler üç ana temele göre yapılır ve sonuçlar belirlenir.
İlk temel seçmenlerin tümünün hesaba katıldığı, sonuçların TAM SAYI üzerinden hesaplandığı seçimlerdir. Bu tür seçimlerde iki sayı önemlidir: Seçmenlerin tam sayısı ve olumlu oyların sayısı. Kabul için gerekli çoğunluk hep seçmen tam sayısına oranlanarak bulunur. Örneğin TBMM’de yapılacak bir oylamada “Milletvekili üye tam sayısının salt çoğunluğu” diyorsa, oylamaya kaç milletvekili katılırsa katılsın olumlu oyların en az 276 olması gerekir. Bu tür seçimlerde oylamaya kaç seçmenin katıldığı ve olumsuz oy sayısı önemsizdir. Olumlu oylar gerekli çoğunluğa ulaşamamışsa sonuç olumsuzdur. Bu tür seçimlerde BOYKOT yani oylamaya katılmamak, katılsa bile boş/geçersiz oy kullanmak bir mesajdır, bir silahtır.
İkinci temel oylamaya katılan seçmen sayısı üzerinden yapılan sayım ve dökümdür. Seçmen tam sayısı değil, oyu ne olursa olsun oy kullanan seçmen sayısı önemlidir. Örneğin seçmen tam sayısı 400 olan ancak 200 seçmenin katıldığı bir oylamada 101 olumlu oyun çıkması gerekir. Sandıktan çıkan olumsuz oylar ve geçersiz oylar önemli değildir. Bu tür seçimlerde oylamaya katılan seçmenin oy kullanması önemlidir. İster olumsuz ister geçersiz… Önemli olan oy kullanmak. Hesap kullanılan oy sayısı üzerinden yapılır.
Üçüncü yöntem ise sonucun geçerli oylar üzerinden belirlendiği seçimlerdir. Bu seçimlerde oylamaya katılmayan seçmen sayısı da, oylamada geçersiz sayılan oy sayısı da önemli değildir. Yöntemine uygun kullanılmış ve geçerli oylar dikkate alınır. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde katılım %74 civarında olmuştur. Geçersiz ve boş oylar da dikkate alındığında geçerli oyların tüm seçmen sayısına oranı %70’tir. RTE bu %70’in %52’sini alarak seçilmiştir.
Hesap şu; 100 seçmenimiz ve 3 adayımız var. Seçmenlerin 26’sı boykot ediyor ve oy kullanmıyor. 4’ü protesto ediyor ve boş/geçersiz oy veriyor. Geçerli sayılan oy sayısı 70. Bu oyların dağılımı da şöyle A adayı için 37, B adayı için 23 ve C adayı için 10. A adayı GEÇERLİ OYLARIN yarıdan bir fazlasını aldığı için seçimi kazanmıştır. Aldığı oy sayısı geçerli oyların %52’sine denk geliyor. Tüm seçmenlerin ise yalnızca %37’sine…
Son cumhurbaşkanlığı seçiminde boykot ve protesto edenlerin büyük çoğunluğunun muhalif olduğunu biliyoruz. Buradan çıkan sonuç seçim sonuçlarının geçerli oylar üzerinden belirlendiği, oylamaya katılan seçmen sayısının ve geçersiz/boş oyların bir önem taşımadığı seçimlerde boykot iktidara hizmet eder.
Sandığa gidilmeli ve #Hayır oyu kullanılmalı. Böylece aslında haklılığı olmayan bir sisteme yasallık kazandırmanın önüne geçilmiş olur.
Yazımın ilk bölümünde “Öncelikle bir durum saptaması yapmak gerekiyor. Sonraki tüm açıklamalar bu saptama üzerinden yapılacak” demiştim. Sonraki açıklamalara geldi sıra:
İlk bölümde durum saptaması yaparken neden boykota karşıyım sorusuna yanıt vermeye çalışmıştım. Bu bölümde neden Hayır diyeceğim sorusunu yanıtlamaya çalışacağım. Yanıtların bir bölümü teknik ve anlaşılması zor açıklamalar içerebilir, malum hukukçu çokbilmişliği. Ne var ki zaman zaman bu çokbilmişliklere başvurmadan soruları yanıtlamak zor olacak. Şimdi Bilal’e anlatır gibi anlatmaya çalışacağım. Yanlış anlamayın Güldür Güldür Şov programındaki kurmaca Kısa Bilal’e anlatır gibi… Diğer Bilal’e ne yapsanız anlatamazsınız.
Öncelikle halkoyuna sunulacak olan Anayasa değişikliği ile kuvvetlerin yumuşak ayrılığı ve işbirliğine dayalı parlamenter sistem yok ediliyor. Kuvvetler tek organda hatta tek kişide toplanıyor. Anayasa değişikliği kabul edilirse Cumhurbaşkanı yalnızca yürütmenin değil, devletin başı ve tek yetkilisi olacak. Anayasa değişikliği ile getirilecek sisteme tam kuvvetler birliği diyebiliriz. Yasama, yürütme ve yargının tek kişide toplanması yani. Açık anlatımı şu: Kuralları bir kişi koyacak(yasama), kuralların işlemesini ve devletin iç ve dış siyasetini tek kişi düzenleyecek(yürütme), kurallara uymayanlara tek kişi ceza verecek(yargı). Ve bunun adı ileri demokrasi olacak.
Teknik açıklamalara devam ediyoruz. Anayasa değişikliği kabul edilirse başbakanlık ortadan kalkacak. Parti genel başkanı da olabilecek bir cumhurbaşkanı aynı zamanda şimdiki başbakanın görevlerini üstlenecek. Bakanları kendisi belirleyecek, bakanlar kuruluna sürekli başkanlık edecek, kararları alacak ve bakanlara onaylatacak, hoşuna gitmeyen bakanı değiştirebilecek, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilecek. Ben bu duruma CUMHURBAŞBAKANLIĞI diyorum. Burada anahtar sözcük yürütme… Yürütme pek çok kişinin yanlış anladığı anlamında değil, devletin iç ve dış siyasetinin yerine getirilmesi anlamında kullanılmıştır. Devletin iç ve dış siyasetinin tek kişinin eline bırakılması çağcıl, çoğulcu demokrasi kavramına ne kadar uygun olabilir? Bu nedenle #Hayır diyorum.
Değişiklik kabul edilirse partili cumhurbaşbakanı ve 600 milletvekili aynı gün seçilecek. Bu durumda meclis çoğunluğunun cumhurbaşbakanının mensubu olduğu partiden olma olasılığı kesine yakındır. Sıradan bir başbakan bile genel başkanı olduğu partiyi tek elden yönetirken kudretli bir cumhurbaşbakanının meclisteki milletvekillerini tek parmağıyla oynatacağı da kesindir. Bu durumda yasama da cumhurbaşbakanına ait olacaktır. İstediği kanunu çıkaracak, kanun çıkaramadığı hallerde cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleme yapabilecek. Diyelim ki meclis çoğunluğu cumhurbaşbakanının partisinden oluşmadı. Bu durumda cumhurbaşbakanı ülkeyi KHK’ler ile yönetebilecek, kafası bozulursa meclisi feshedecek ve seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek. İlkokul birinci sınıf öğrencileri bile altıyüzün birden büyük olduğunu bilir. Yeni anayasaya göre ise tam tersi, yani 1>600 olacak. Ee, o zaman biz milletvekillerini niye seçtik? Bu nedenle de #Hayır demek gerekiyor.
Tam kuvvetler birliği demiştik, bu kavramın içine hiçbir demokraside olmayan bir durum dahildir. Yargı erkinin tek kişinin eline geçmesi… Anayasa mahkemesi üye sayısı onyediden onbeşe düşürülüyor ve bunlardan onikisi cumhurbaşbakanı tarafından seçilecek. Ve bu Anayasa Mahkemesi suç işlediği ileri sürülür ve meclis tarafından bu iddia ciddi görülürse cumhurbaşbakanını yargılayacak. Yargılayabilecek mi cidden? Yargılar, yargılar, bizim yargıçlarımız tarafsız, bağımsız ve cesurdur. Yalnız unutulmaması gereken başka bir husus var: Yargıç ve savcıların mesleğe kabulü ve meslekte ilerlemelerinin tek karar vericisi olan HSK. Değişiklik kabul edilirse şimdiki HSYK, Hakimler ve Savcılar Kurulu olacak ve üyelerinin yarısı cumhurbaşbakanı tarafından atanacak, kalan yarısı TeBeMeMe tarafından seçilecek. Yetmedi. Kurulun başkanı CB tarafından atanmış olan Adalet Bakanı ve bakanlık müsteşarı da doğal üyesi. Soruyu yeniden soralım: Bu yargıçlar cumhurbaşbakanını yargılayabilir mi? Herhangi bir yargıç CB istediğinden farklı bir karar verebilir mi? Bu nedenle de #Hayır denmeli.
Dikkat ederseniz şimdiye kadar hiç parti ve kişi adı zikretmedim. Açıkçası #Hayır dememin nedeni herhangi bir kişi veya siyasi parti ya da bir ideoloji değil. Doğrudan tek adam yönetimine çanak tutması, diktatörlüğe geçişe zemin hazırlamasıdır.
Pek Bilal’e anlatır gibi olmadı ama bu yazı burada bitmedi. Üçüncü bölümde Bilal’e anlatır gibi anlatacağım neden #Hayır dememiz gerektiğini.
Boykota Neden Karşıyım ve Neden Hayır Diyeceğim? III
Bilal’e anlatır gibi…
Dedim ki #Hayır dememin nedeni herhangi bir kişi veya siyasi parti ya da bir ideoloji değildir. Devlet aygıtının tüm çarklarının tek kişiye bırakılmasına, her şeyin bir kişinin iki dudağının arasında olmasına karşıyım.
1919 Mayıs’ında yakılan özgürlük ateşi ile kula kulluk etmekten kurtulmuş, başı dik, onurlu, bağımsız bir halk ve o halka layık bir cumhuriyet kuruldu. “ Millet koyun sürüsü! Bu sürüye bir çoban lazım! İşte o da benim!” diyen Vahdettin’den sonra “Egemenlik bila kaydü şart milletindir!” diyen Atatürk’ü gördü bu halk. Şimdi yeniden kendisini çoban, halkı koyun sürüsü gibi gören anlayışa geri mi döneceğiz? Yalnızca bu bile #Hayır demek için yeter lakin bunu Güldür Güldür Show’daki Kısa Bilal anlayamaz. O nedenle diğer nedenleri de sayalım.
Bugün Anayasa değişikliğini en fazla kimin istediği biliniyor. Bu isim son derece dürüst olabilir. Bu isim son derece tutarlı olabilir. Bu isim son derece dirayetli olabilir. Bu isim son derece cesur olabilir. Bu isim dünya siyasetine yön veren bir lideri cihan olabilir. Lakin her insan gibi ölümlüdür. Bir gün gelir ve her nefis gibi ölümü tadarsa ne olacak? Aynısından bir tane daha bulunabilecek mi? Bakın Almanya’ya ikinci bir GroFaz çıkaramadıkları için sürünüyorlar. Ya İtalyanlara ne demeli? Koskoca İtalya yeni bir il Duce bulamadığı için halkı işsizlikten, ekonomisi bataktan kurtulamıyor. Aynı şey bizim başımıza gelemez mi? Evlerden ırak, verseniz iki keçi güdemeyecek ana muhalefet lideri başkan seçilirse ne olur halımız? Hatta daha kötüsü bir komünist bile başkan olabilir. Olamaz demeyin, örnek Tunceli Ovacık… Seçtiler komünist başkanı neler oldu neler… Belediye kara geçti, öğrencilere burs veriyor. Başkan bir belediye sarayı yapmak yerine hazine arazisine ektirdiği nohut ve fasulyeler sayesinde pek çok öğrenciye burs verdi.
Her şey bir yana bugün bir kesim tarafından alkışlanan, başka bir kesim tarafından tepki gören icraatlar başkan değiştiğinde tam ters yöne dönebilir. İbadet ve inanç özgürlüğü kısıtlanabilir. Başörtüsü yasaklanabilir. İmam Hatipler kapatılabilir. Din eğitimi kişinin kendi tercihine bırakılabilir.
Olmaz dediğimiz oldu. Şimdi olmaz dediğimiz başka şeyler de olabilir. Örneğin ayrılıkçı Kürt hareketinden biri başkan olabilir. O zaman ne olacak? Önce federasyon sonra bağımsızlık… Yani bölünme.
Bugün salt kendinden olan biri başkan olacağı için bu değişikliğe evet diyecek herkes yakın ve orta vadeli, nihayetinde uzak gelecekte bu ülkenin, bu halkın, bu devletin başına gelebilecek tüm musibetlerden sorumlu olacaklardır.
Şimdi anladın mı Kısa Bilal? Bugün bize yarın size…
Kısaca bu gün tüm hak ve özgürlüklerimizi ad, siyasi parti ya da ideoloji fark etmeksizin bir tek kişinin eline, iki dudağının arasına bırakacak mıyız?
Bence #Hayır…
HAYIR AMA YETMEZ!!!
Halkoylamasında #Hayır demek, hatta sandıktan HAYIR çıkması yetmeyecek. Gericiliğe ve karanlığa karşı mücadele, halkoylamasının sonucu ne olursa olsun sürmeli, sürecek. Uygar direniş, sivil itaatsizlik ve demokrasi, laiklik ve insan haklarına sahip çıkmak için diğer haklı savunma yöntemlerini yükseltmemiz şart.
Av. K. Seçkin BİLGİLİ
*14 Nisan 2017 tarihinde http://www.korfezezberbozan.com sitesinde ve Edremit Ezberbozan Mecmuası'nda yayımlanan yazım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder